31 Ocak 2016 Pazar

AKILSIZ DUYGULARIN CEZASINI KARARLAR ÇEKER - ACAR BALTAŞ





       Hayatımız boyunca birçok alanda ve durumda kararlar veririz. Bu kararlar çoğu zaman hayatımızı etkilemeyecek kadar basit ve küçük ölçüde, çoğu zaman da büyük önem arz eden, hayat çizgimizi bütünüyle etkileyecek oranda dönüm noktamız olabilecek kararlar şeklinde ortaya çıkar. Peki bu kararları alırken nasıl bir tutum izliyoruz? Düşünerek mi karar alıyoruz yoksa hissederek mi? Karar alma mekanizmamıza yön veren başka ne gibi etkenler var? Biz bu etkenleri göz önünde bulundurarak sürecimize dahil ediyor muyuz? Yoksa farkında olmadan bu etkenler tarafından yönlendiriliyor muyuz? Bazı zamanlar doğrusunu bildiğimiz halde neden yanlış kararlar veriyoruz?


       Bütün bu sorulara aradığımız net yanıtları Prof.Dr. Acar Baltaş’ın “AKILSIZ DUYGULARIN CEZASINI KARARLAR ÇEKER “ kitabında keyifle okurken, verilen örneklerde çoğu zaman benzer durumlarla ilgili kendimize anlamlar çıkardığımız, sonuç paragrafları ile de bilimsel olarak karar sürecimizi doğru yönlendirmemiz ile ilgili anekdotlar paylaşması, olguyu daha besleyici ve güçlü hale getiriyor.

       Hayatımızda aldığımız kararlarla ilgili çoğu zaman duygularımızı işin içine katıyorsak bazen yanlış kararlar aldığımızı düşünürüz, oturup mantıklı düşündüğümüzde objektif olanını değerlendiririz ve mantıklı olarak bu olması gerekir diye doğruya yöneliriz.

       Kitapta bu algıya değinirken, karar verme anı ve gösterdiğimiz tepkiler de beynimizin iki ayrı işlemden geçerek;  Alt ve orta kısmında etkili olan “ hisseden beyin “, diğer tarafta üst beynin etkili olduğu yönde “ düşünen beyin “ şeklinde süreçte yer aldığından bahsedilmiş. Hisseden beynin güçlü, hızlı ve düşüncesiz hareket ettiğini, düşünen beynin ise yavaş, zayıf ve düşünceli olduğunu, bu doğrultuda hisseden beynin çoğu durumda düşünen beyni beklemeyerek ve önüne geçerek ortada olana odaklandığını ve karar aldığını gözlemliyoruz. Durumlara göre farklılık göstererek hisseden beyin vermiş olduğu tepkinin ardından, düşünen beyin devreye girer ve analitik düşünce süreci başlar. Bu süreç yaptıklarımızın bilincinde olduğumuz ve sorumluluklarımızı üstlendiğimiz süreçtir. Bazı durumlarda düşünen beyin devrede iken tehlike ve haz algılarında meydana gelen artış durumunda hisseden beynin baskın çıkmasına sebep olur.

       Verilen birçok örnekte olduğu gibi tehlike ve haz algılarında hisseden beynin devrede olduğu ve doğru düşündüğümüze inandığımız anlar da olmuştur. Örneğin benim gözlemlediğim ve anlam veremediğim bir durum olan,  hayatı boyunca sigara kullanıp, plastik şişelerden su içmenin sağlığa zararlı olduğu görüşünden dolayı cam şişeyi tercih etme eğiliminde olma tutumu. Veya bir dönem finansal konularla ilgili borsada babamın aldığı hisse senetlerini benim takip ettiğim zamanlarda, herkes gibi hareket ederek, benzer yanılgıları gördüğümüz veya yaşadığımız olmuştur. Şirket kar oranını açıkladığında beklenenin altında bir oran olması durumunda, çoğunluk hemen satma eğilimine yönelmiştir. Bu algı, kimi zaman kar getirme yerine zarar görme durumu ile karşı karşıya bırakmıştır.

       Sonuç olarak önemli bulduğum birkaç ayrıntıya da değinmek istiyorum;

* Olumlu ya da olumsuz karar verme sürecimiz de her ne kadar hisseden beyin önce devreye girse de, düşünen beyni devreye alıp mantıklı kararlar almamız, sonuçlardan zarar görmemek için gereklidir. O anda yaşadığımız duygu üzerinde karar verme yönünü seçersek, sonuçlarından zararlar görebiliriz.

 * Mantıklı ve objektif karar verirken çoklu sebepleri gözden geçirerek, duygularımızın yatışmasını beklemek ve bu doğrultuda yön vermek seçimlerimizi yaparken daha akılcı sonuçlar ortaya koyacaktır.

* Seçenekler arttıkça ve dış faktörler tarafından belli çerçeveye aldığımız birçok unsur, kararlarımızı önemli ölçüde etkiler ve seçimlerimizi yönlendirebilir.