Dijital dünyanın çok yönlü olarak hayatımıza
girmesi ve artan sert rekabet koşulları ile birlikte, İş dünyasının da kökten
değişme isteği beraberinde gelmiştir. Rakipleri ile aynı kulvarda yer almak
ve fark yaratarak öne çıkma çabası, şirketlerin kendi içerisinde yeniden
yapılanma sürecini başlatmıştır. Bu yapılanma sürecinde en önemli sermayenin
İNSAN olduğunu fark eden şirketler, çalışanlarını elde tutma, sürdürülebilir
olma ve bağlı kalması yönünde ki çalışmalarını artırarak nitelikli iş gücü
yaratma potansiyeline İnsan Kaynakları Departmanı ile ağırlık vermişlerdir.
İnsan Kaynakları kavramının 1980’li
yıllarda ülkemize girmesi ile personel yönetimi bilincinin yavaş yavaş
değişerek, İnsan Kaynakları yönetimi algısı yaratması yönünde bütünlük
kazandırmıştır.
1990’lı yıllarda, Şirketlerin
belirledikleri hedefler ile çalışanların beklentileri arasında belli bir uyum
yakalamaları ve bu yönde ilerlemek için oluşturulan hedeflerle eylemin
birleşmesi noktasında, İnsan Kaynakları sistemi operasyon boyutundan, belli bir strateji
yaratma şeklinde kendini göstermiştir.
2000’li yıllara baktığımızda mevcut
İnsan Kaynakları sistemi yönünde değil de, şirketlerin ve çalışanların
beklentilerine cevap verme de ilerleme kaydetmesi gereği ile, kişisel gelişim,
yetkinlik, motivasyon unsurlarını artırma ve kariyer gelişimini sağlama gibi birçok
noktada, İnsan Kaynakları yönetimini kendi sistemi içerisinde birbiri ile
bağlantılı duruma alarak daha dinamik hale gelmesi ve çok yönlü geliştirmesi
ihtiyacını da beraberinde getirdi.
Artık günümüz dijital dünyasında, İnsan
Kaynakları sürecini çalışanların sahip olduğu becerilerini eyleme dönüştürdüğü yetenekler
ve yeteneklerini katma değer noktasında şirkete sağladıkları fayda yönünde
geliştirme unsurlarını tümüyle içerisine almaktadır.
Güçlü marka yaratmak ve tercih edilen olma
boyutunu önemseyen şirketler;
“ Neden
insanlar bizim şirketimizde çalışmalı? “ sorusunu kendilerine sormaktadırlar.
İnsan Kaynakları Yönetiminin, yıllar
içerisinde gelişimini artırarak devam ettirmesi ve ihtiyaçlara cevap vermesi,
şirketlerin de insan kaynakları departmanına yer açma bilincine sahip olması ve
katma değer yaratmayan birim şeklinde görme algısını da yıkmaya başlamıştır.
İnsan Kaynakları sistemini sadece aylık bordroları hazırlayan, işe alma da
destek sağlayan ve doğum günlerini hatırlayan birim olmaktan çıkarıp, Şirket
yönetiminde var olan, nitelikli iş gücü yaratmada eğitim, kariyer ve liderlik
fırsatları sağlayarak kişisel ve mesleki gelişime katkı sağlayan ve bu
doğrultuda değer yaratan, üreten ve şirket bağlılığını sağlama gücünü elinde
tuttuğu, güçlü bir insan kaynakları yönetimi ve stratejisi ile devam
ettirildiği bilincine yakın olmaları bu olgunun da güçlü kılınma noktasını destekler
duruma getirecektir.